Ana içeriğe atla

ARININ VE BALIN SIRRINI ÖĞRENELİM....

68. ve 69. ayetler ise arı ve bal hakkındaki mucizeyi hakikatlere ışık tutmaktadır: “Senin Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları çardaklardan kendine evler (kovanlar) edin. Sonra meyvelerin hepsinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yaylım yollanna gin Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır.”

Bu iki âyette ışık tutulan arı ve bal ile ilgili bilgiler oldukça enteresandır. Buradaki “vahy”i tefsirciler ilham şeklindeki vahy diye tefsir etmişlerdir. Zira buradaki maksadın peygamberlik vahyi olmadığı açıktır. İlhâm bir manayı kalbe atmaktır. Bal arısına yapılan bu ilham onun faaliyetleri ile ilgili bir mecburiyeti ifade etmektedir. Yani, Allah tarafından arıya bal yapma sevk-i ilahisi şaşmaz bir gereklilik ve isabetle verildiği gibi, peygamberlere gelen vahiy de zorunlu ve Allah’ın ihsanı olan bir bilgidir.
“Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan” şeklindeki bir sıralamadan kasıt arıların önce dağlarda yabani olarak yaşadıkları, daha sonra insanların onları evcilleştirip kendi yaşadıkları yerlere getirdikleri ve en sonunda onlara hususi kovanlar yaparak bu işi bir sanayi haline getireceklerinin belirtilmesi olabileceği gibi, dağlardaki balların çok kaliteli, sırasıyla ovalardakinin ve insanların yaptığı kovanlardakinin ise daha da az kaliteli olacağının vurgulanması anlaşılabilir. Hakikaten dağlarda çiçek çeşitlerinin fazla oluşu, ağaçların daha bol olduğu ovalarda ise, çiçeklerin miktarının çok fakat çeşitlerinin dağlara göre daha az oluşu yüzünden dağlardaki çiçeklerden elde edilen baharın kalitesi çok yüksektir.

“Rabbinin sana kolay kıldığı yollara gir”, ifadesinden bal yapmanın aslında çok zor bir iş olduğu ama arıya kolay kılındığı, “yollara” tabirinden, arının kovan-çiçek arası takip ettiği yol ve bu yolu bulmada arıya verilen maharetin yanı sıra, çiçeklerden elde edilen sıvının bal oluncaya kadar karışık bir biyokimyevi süreç geçirdiği ve bu sürecin aslında zor bir yol olduğu halde arıya kolay kılındığı da anlaşılabilir. Ayetin devamındaki: “Onların karınlanndan renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır.” şeklindeki kısımda çok enteresan bilgiler vardır. Ayette geçen şekliyle “batn” (karın)’ın çoğulu olan “bütuniha” (karınlar) kelimesi, arının abdomen (karın) bölgesinin çok parçalı olduğunu, karın halkalarının herbirinden değişik renklerde sıvılar çıkarılışını akla getirebileceği gibi, sadece bütün arıları kastedecek şekilde çoğul kullanılmış da olabilir.
Şarabun kelimesi sıvı olan bir nesneyi belirtir ki, bu da arının karınlarından (karnın değişik bölümlerinden) çıkan hangi çeşit nesne olursa olsun (balmumu, an sütü, propolis, arı zehiri ve bal) hepsinin de başlangıçta sıvı halde bulunup, daha sonra değişik kıvamlarda koyulaştıklarına dikkat çekilmiş olabilir. Nitekim, balmumu da karnın alt kısmından salgılanırken sıvı halde olduğu halde, havayla temas edince koyulaşarak mum kıvamında bir sertlik kazanmaktadır. Keza bal da ilk önce çok akışkan bir sıvı iken, daha sonra arıların kanat çırpma hareketleriyle içindeki fazla su buharlaşmakta ve daha koyu bir hale gelmektedir. “Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (hal) çıkar ki” ifadesindeki şerbet kelimesi çıkan nesnelerin sıvı halde olduğunu belirtmektedir. Renklerinin çeşitli oluşu ile değişik renklerdeki ballara işaret edebileceği gibi, balmumu, arı sütü, arı zehiri, propolis ve balın herbirinin ayrı renklerde olduğu da ifade edilmiş olabilir.

Kurtubi, tefsirinde renklerin farklı oluşunu arıların mer’alarının farklı na bağlamaktadır. Her mer’anın kendine has bir florası (bitki topluluğu) olması sebebiyle balların da değişik renklere sahip olacağı gayet tabiidir. Ancak “bir şerbet” kelimesinden anlaşılan sadece bal mıdır, yoksa arının diğer ürünleri de bu ifadeye dahil edilebilir mi? Bu hususun tefsir usulü açısından ilahiyatçılarla birlikte tartışılması gerekmektedir. Ayetin devamındaki “onda insanlar açısından şifa vardır” tabiri Kurtubi tefsirine göre alimler tarafından tartışılmıştır. Bazılarına göre şifü. balın bizzat kendisinde olabileceği gibi, ondan mümul diğer mücunlarda da vardır. Bazıları da buradaki şifa’nın her yerde ve zamanda, her insan için olup olmadığını tartışmıştır. Başta Ibn Ömer olmak üzere pek çok alim balı bütün hastalıklarda kullanmışlar. Bazısı zeytinyağı ile karıştınp içmiş, şifa bulmuş. Bazısı, sirke ile karıştırıp pişirmiş, yine şifa bulmuş. Buna karşılık bazı dilciler ve usülcüler buradaki “şifaün” kelimesinin nekre (belirsizlik) ifade etmesini, şifâün da umum ifade etmeyeceğini, zira ispat sadedinde geldiğini söylemişlerdir. Buna rağmen Kur’an’ın bereketine sığınan diğer kısım ise, her hastalığa şifa bulacaklarına inanıyorlar. Kurtubi, burada Efendimiz (s.a.s)’in karnı ağrıyan bir zatın kardeşine bal şerbeti içmesi tavsiyesini aktarıyor. Bir iki defa içmesine rağmen geçmeyince, Efendimiz (s.a.s): ‘Allah (c.c) doğru söyler, kardeşinin karnı yalan söylüyor” buyuruyor. Üçüncü içmeden sonra şifa buluyor. Ayetin bu kısmından anlaşıldığı kadarıyla sadece tekil olarak bal kastedilmiş olabileceği gibi, yukarıdaki ifadelere göre “onda” manasına gelen “fihi zamirinden arının kendisi de anlaşılabilir, bu durumda “Arıdan çıkan her şeyde şifa vardır.” şeklinde anlaşılması da mümkündür. Ayrıca şifa kelimesi ayette “şifâün” şeklinde geçmektedir ki, bu meçhuliyet ifade eder, şayet “el-şifa” şeklinde harf-i tarifli olarak gelseydi, herkesin bildiği, bilinen bir şifa manasına gelecekti. Bu duruma göre, arıdaki şifanın belli bir hastalığa değil, birçok hastalıklara şifa olduğu, bugün bilinenlere rağmen henüz bilinmeyen şifâ yanlarının olduğu anlaşılabilir. Bugünkü ilmi tespitlerimize göre sanki böyle anlaşılması daha makul gibi gelmektedir. Zira, bal, balmumu, arı sütü, propolis ve arı zehiri üzerinde yapılan çalışmalara göre her biri hakkında sayfalarca tıbbi faydalardan bahsetmek mümkün görünmektedir. Bal ve diğer arı ürünlerinin tıbbi özelliklerinden S1ZINTI dergisinin daha önceki sayılarında çok geniş bahsedildiği için (bak: sayı 16, Mayıs 1980; sayı 26, Mart 1981; sayı 77, Haziran 1988) bu yazıda konunun tıbbi kısmina girmeden sadece Kur’an-ı Kerim açısından arıya verilen önem vurgulanmak istenmiştir, Bazı bölgelerde halkımız farkında olmadan bu mesajı çok iyi anlamış gibi görülmekte ve arının her şeyinin şifa olduğu inancıyla değişik tedavi usulleri de tatbik etmektedirler.
Keşke araştırmacılarımız kinala, insana ve insanla ilgili her türlü probleme Kur’ ün-ı Kerim ve Hadis-i Şerifler ışığında bakmayı, ondaki hikmetleri anlamayı ve yeni buluşlarla insanlığın hizmetine koşmayı kavrayabilseler!
ARICI-07

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ARI ISLAHI NASIL YAPILIR

ARICI-07 A G Arı ıslahı ve seleksiyon GENLERİN ETKİSİ Genlerin 2 türlü etkisi vardır. 1-Toplamalı gen etkisi 2-Toplamalı olmayan gen etkisi a)Dominas etkisi b)Epistasi etkisi gibi a)Dominas etkisi:Aynı fokustaki genlerin birbirine etkisidir. b)Epistasi:Farklı fokustaki genlerin birbirine etkisidir.ıslahta daha çok toplamalı etkilerden yaralanırız. BAL ARILARINDA ISLAH KONUSU ÖZELLİKLERİ 1-Yüksek bal,polen,süt,propolis,mum ve zehir verimi 2-Sakin davranışı 3-Hastalık ve haşarelere dayanıklılık 4-Isı değişikliliklerine dayanıklılık 5-Az oğul verme eğilimi 6-Yüksek döl verimi kabiliyeti 7-Bulunduğu bölgeye kolay adapkasyon DAMIZLIK SEÇMEDE FENOTİPİN ÖNEMİ Fenotip:ölçülerek katılarak gözlenerek belirlenebilen özelliktir.Örnek;10 kg bal verimi,6km uzaklığa uçabilme yeteneği,sarı halka genişliği,siyah keçe kuşak genişliği gibi Damızlık seçer iken fenotip veriler bizim işimizi kolaylaştırır.Örnek;10 kg bal verimli yerine 20 kg bal verimliliği tercih ediniz.Kısa hortum

ORGANİK VARROA MÜCADELESİ

Arıcılıkta hastalık ve zararlılardan korunmak için; hastalığa dayanıklı ırklar, ekotiplerle çalışılmalı, ana arılar düzenli olarak yenilenmeli,kovanlarda düzenli hastalık ve zararlı kontrolü yapılmalı, erkek arı larvaları denetlenmeli, kovan malzeme ve aletleri dezenfekte edilmeli, yeni petekler kullanılmalı, kovanlarda yeterli besin kaynağı bırakılmalıdır. Koruyucu önlemlere rağmen koloniler hastalanır veya zarar görürse, derhal tedaviye alınmalı ve gerekirse koloniler ayrı alanlarda izole edilmelidir.  Tedaviye alınan organik üretimdeki kolonilere  geçiş süresi uygulanmalıdır. Önleyici tedbir olarak kimyasal bileşimli ilaçlar kullanılmamalıdır. Profilaktik sentetik uygulamalar yapılmamalıdır (yavru çürüklüğüne karşı antibiyotik kullanımı gibi).   Bal arısının en yaygın görülen ve en büyük zararlısı olan Varroa  ile mücadelede organik kökenli;Formik asit, laktik asit, asetik asit, okzalik asit, nane, kekik,  okaliptüs veya kafur kullanılabilir. Günümüzde özellikle Avrupa Birliği

ARI SOKMASI VE KORUYUCU TEDBİRLER...

  Arı sokması sokulan bölgede görülen lokal reaksiyon ile vücutda görülen genel reaksiyon olmak üzere ikiye ayrılır.Lokal reaksiyonda arının soktuğu bölgede kızarıklık veya şişlik oluşur.Buna bağlı kaşınma ortaya çıkabilir.Genel reaksiyonda ise vücudun tümü üzerinde genel bir tepki reaksiyonu ortaya çıkar.Bu sırada;solunum güçlüğü,karın ağrısı,kusma çarpıntı ve baygınlık olabilir.Boğaz kaslarının gerilmesi ile solunum zorluğu oluşabilir.Hatda hasta boğulabilir..Bu olaya''Anaflaksi'' denir.Diğer bir deyişle ''anaflaktik şok'' adıda verilir. Arı sokması sokulan yerin şişmesine neden olur. Bu da insana acı verir ve sinirli yapar. Sokan arıların çokluğuna göre, miskinlik, başağrısı, titreme, kaşıntı gibi reaksiyonlar da görülebilir.   Arı zehirinin kendine özgü keskin bir kokusu vardır. Bu zehir kokusunun yayılması diğer arıları da hırçınlaştırır. Eğer bir arı soktuğunda gerekli önlemler alınmazsa, aynı yerden başka arılar da sokmaya çalışır. Onun için